Metin – Kemal Kahraman kardeşler Dersim’in Pülümür ilçesinde bulunan küçük bir dağ köyünde dünyaya gelmiş iki yetenekli müzisyendir. Çocukluk yılları Erzincan ve Dersim arasında mekik dokuyarak geçen kardeşlerin müzikle tanışmaları başta ülkemiz olmak üzere tüm dünya halkları için umut veren bir olay olmuştur. Kemal Kahraman 1983 yılında İstanbul Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne gitmişken bu okulu bırakıp ODTÜ Felsefe bölümüne başlamıştır. Metin Kahraman ise 1984 yılında Marmara Üniversitesi, Basın Yayın Yüksek Okulu/Radyo Televizyon bölümüne kayıt yaptırmıştır. Kahraman kardeşlerin hayatı ve isimleri bu aşamadan sonra milyonlarca insanı derinden etkileyecek mistik bir yolculuğun adıyla eşleşecektir.

Yaşanan siyasi süreçlerin ardından Kemal Kahraman yurtdışına (Almanya’ya) taşınmıştır. Metin Kahraman’ın ise üniversitede tanıştığı arkadaşları ile ( Kemal Sahir Gürel, Tuncay Akdoğan, Ayşegül Yordam) Grup Yorum’u kurma serüveni kuşkusuz ülkemiz protest müzik tarihinin yeni baştan yazılmasına sebep olmuştur. Ayrıca bu kuruluş, Grup Yorum’la perçinlenen devrimci sanat/sanatçı kavramını irdeleyerek yeniden tanımlanmasına neden olacaktır. Metin Kahraman, her ne kadar sonraki süreçte grup ile yolarını ayırsa da onun gibi gruba emek vermiş müzisyenler geride bir miras bırakmayı başarmışlar. Grup Yorum, tarihinin en zorlu dönemini yaşadığı şu günlerde bile (Tabandan gelen olumsuz eleştirilere rağmen grup üyeleri ölüm orucunu sürdürmüş, İbrahim ve Helin hayatlarını kaybetmişlerdir.) sanat hayatına devam etmektedir. Grup Yorum’da yaşanan üye sirkülasyonu bu topraklarda müzik yapan isimlerde ve eserlerde de iz bırakmıştır. Ayşegül Yordam, Efkan Şeşen, Hilmi Yarayıcı, İlkay Akkaya, Tuncay Akdoğan, Taner Tanrıverdi, Nuray Erdem, Kemal Sahir Gürel, İrşad Aydın, Serdar Keskin, Aynur Doğan, Gülbahar Uluer, Öznur Turan, Özcan Şenver, Cihan Keşkek, Metin Kahraman ve daha nicesini bize kazandıran Grup Yorum, ülkemiz protest müziğine yön vermiş sanatçıların büyük kısmını etkisi altına almıştır.
Yeniden Kahraman Kardeşlere dönecek olursak, bu zoraki ayrılıklardan hemen sonra müzik ve sanatla olan bağlarını, kardeşlik ve yoldaşlık temelleri üzerinde kurarak yılmadan sürdürmesi birbirinden güzel eserlerin ortaya çıkmasının önünü açmıştır. Her biri için sayfalar dolusu yazmanın bile yetersiz kalacağını bildiğim bu eserlerden en sevdiğim olan “Xezeve Seru” ile başlamak istiyorum. Deniz Koydum Adını (1993) albümünde yer alan “Hüzün Yılları” isimli bu ezgi, Kahraman Kardeşlerin müzikal yoluna da ışık tutmaktadır. Caz, Blues, Folk Rock ile Anadolu ve Doğu Müziğinin benzeri imkânsız bestelerle harmanlanması onların neden bu denli sevildiğinin de yanıtıdır aslında.

Kardeşleri yalın anlamda müzikle değerlendirmek de yetersizdir. Onlar, Anadolu/Dersim Alevi inancı hakkında çalışmalarını sanatsal bir zeminden yükseltirken kullandıkları dil ile de konuşulmalıdır. Bu dil Zazaca, Türkçe ve Kurmanci alanlarında üretilen beyitler ve şiirler ile yepyeni bir edebiyat alanının doğmasını da müjdelemiştir. Birçok şairin, ozanın ve sanatçının bu albümlere vokal, içerik ve enstrümanları ile katkı/destek sağladıkları da bilinmektedir. Kahraman Kardeşler, unutulmaya yüz tutmuş Zazaca dilini ise sanatlarıyla sırtlanarak ayağa kaldırmayı başarmışlardır.
“Veré çeverude ne kutıko / Kapıların önünde ne bir köpek
Ne ki dörmé bonude bijeka / Ne de evlerin çevresinde otlayan bir oğlak var
Şiving péro amé war / Evin bütün kirişleri çökmüş
Zerede zu apo / İçerde yapayalnız bir amca var
Ap kemeré koşiyo / Amca, evin köşe taşıdır
Ap pıre qeşiyo / Amca, söylenecek sözlerle yüklüdür
Vano hal mesel nia nia / Diyor ki, işte böyle böyle”
Deniz Koydum Adını (1993): Grup Yorum’la olan ayrılığın sonrasında ruhlarından süzülüp gelen ilk albümdür. Albüm o kadar çok beğenilir ki, kardeşlerin doğru yolda oldukları artık kesinlik kazanmıştır. Albümde Anadolu insanının kendisinden bir tını bulması ve şarkıların büyük bir titizlikle hazırlanmış olması şüphesiz onu daha da özel kılmıştır. Albüm içinde yer almış her eser duru bir duygudaşlık kurmaktadır dinleyicilerle. Özellikle albüme adını veren Deniz Koydum Adını, Xece, Ape Musa, Gulezar türküleri mutlaka dinlenmelidir. Ve hatta Metin – Kemal dinlemeye bu albümle başlanmalıdır. Onları anlayabilmek, Kahraman kardeşlerin yarattığı bu benzersiz tınıyla tanışmak için özellikle üstünde durulması gereken bir albümdür.
“Her gün manşetlerde aslanlar
Yakıp yıkıp kulak toplayanlar
Üniformasında buldu kendini
Soluksuz talihsiz olanlar
Ayaklanır duygularım ayaklanır
Şuramda bir kuş kanatlanır
Kiminin elleri kiminin gözleri
Her gün pencerenizden dalgalanır
Karaçalındı adsız kitaplara
Ölüm sıradanlaştı çocuklara
Elim, avucum, düşlerim kan-revan
Kar yağar baktığım yamaçlara”
Renklerde Yaşamak (1995): Bir önceki albüme kıyasla bünyesinde daha karanlık ve daha melankolik bir ton barındırmaktadır. Dersim özelinde ülkemiz sorunlarına tanıklık etmek adına dinlemeye başladığınızda Zazaca’nın ve Türkçe’nin ustalıkla kullanıldığını göreceksiniz. Kahraman kardeşlerin ama bilerek ama bilmeyerek bu alanda bir öncülük misyonu yüklendiklerini duyurdukları bir albümdür Renklerde Yaşamak. Zazaca, Türkçe ve Kurmanci dillerine olan hakimiyetlerini şiirsel bir duruşla sergileyen kardeşler; bu dillere ait eserlerin niteliğinin de ölçütü olmayı bu albümle başarmışlardır. Bir süre sonra ülkemizde bu dillerde yapılacak albümlerin, mutlaka ama mutlaka Kahraman Kardeşlerin eserleriyle kıyaslanmadan icra edilemeyeceği gerçeği benimsenecektir. Albümün bulanık bir ruh halinde seyrettiği o muazzam ezgilerinden biri var ki öyküsüyle sizi buruk bir gülümsemeye bırakacaktır: Heso ile Heso. İyisi mi dinlemeden geçmeyin.

Yaşlılar Dersim Türküleri Söylüyor (1997): Bölgede yaşayan yaşlıların unutulmayı bekleyen anılarıyla harmanlanmış içli ezgilerinden oluşan belgesel türünde bir albümdür. Kahraman Kardeşler bu albümü geçmişten günümüze akan sözlü tarihin bir an önce kayıt altına alınması ve bir sonraki kuşaklara sağ salim aktarılması amacıyla hazırlamıştır. Yaşlıların dilinden dinleyeceğiniz ezgiler kimi zaman sizi Munzur yaylalarında/gözelerinde gezdirirken bir bakmışsınız misafir olduğunuz bir köy evinin avlusunda ağırlayacaktır. Yaşlıların tertemiz yüreklerinden süzülüp akan ezgileri mutlaka ama mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim.
Ferfecir (1999): Bir güneş hikâyesiyle karşımızda… Kahraman Kardeşleri artık dünya genelinde tanınır kılan albümlerin başında gelmektedir Ferfecir. Bu albüm, onlar aleyhine haber yapan tv’lerin/programların bile aralıksız kullandıkları, ülkemiz yerel ve ulusal radyoların neredeyse tamamının bir şekilde yayınladığı ezgilerden oluşmaktadır.
“Yazılmış öyküleri unutmalı,
Kırkı bir kuş yolculuğu anlatır,
Geçmiş ölüler tarlasından kendi yarasıyla,
O günden beri, bir fotoğrafın yası tutulur.
Yavri, yavri, kuma kuşu yükseklerden seslenir.
Oğul oğul, yar koynunda bir çift suna beslenir beslenir.
Yavri, yavri, sen ağlama kirpiklerin ıslanır,
Oğul, ben ağlim ki belki deli gönül uslanır uslanır.
Yar, ben ağlim ki, gülüm eğlen eğlen, eğlen,
Belki deli gönül uslanır.”
Bu sözleri bağrında taşıyan “Göç” isimli ezgiyi dinlerken duygularınıza yenik düşerek Kahraman Kardeşlerin sanatına derin bir hayranlık beslemeniz mümkün görünüyor. Dinlediğiniz bu şiirde gerilerden gelen öksürük sesleri dahi sizi sarsmaya yetecektir. Albümün, dinleyen herkeste farklı bir tat bıraktığı yönünde bir söylenti olsa da bana göre her daim hüzünlü bir albümdür. Uzun ve yalnız gecelerin en önemli yoldaşlarından biri olduğunu düşündüğüm Ferfecir, bu yönüyle en özel Metin – Kemal albümüdür.
Sürela (2000): Kardeşler yöreye ait derlemelerine devam ediyorlar bu albümle. Yüzlerce saatlik kayıtların içinden seçtikleri birbirinden değerli ezgiler bu albümde buluşuyor. Kısmen daha durgun ve daha sade görünen albüm, birçok sanatçının ezgilerine önayak olmaya da devam etmiştir. Albüm, Dersim’de bulunan Alevi inanç merkezlerinin geçmişine ışık tutar niteliktedir. Sürela, günümüz gençlerini Alevi inancını doğru ve anlaşılır bir dil ile buluşturmayı da hedeflemiştir.
Meyman (2002): Kardeşler, yok sayılan bir kültürü yeniden yaratmaktan daha da önemli bir işe imza atıyorlar bu albümle; var olduklarını duyuruyorlar tüm dünyaya. Türkçe, Zazaca ve Kurmanci dillerinde icra ettikleri eserlerini folk rock ve Anadolu kültürü ile harmanlayarak sunuyorlar dinleyicilerine. Sözlerin şiirselliğiyle uyum içinde olan enstrümanlar ve vokaller özgür bir düşsel törenle geliyor yanı başımıza. Yolculuk, Munzur gözelerinden başlıyor, bin yıllık Anadolu kültüründen akıp uzaklaşıyor buralardan. Aşk halinde geçen bir yolculuğu andırıyor Meyman; bir misafirliğe gebe belki de, çıkınında gözelerin selamı ile…
“Aşk halinde geçsin, bu fani ömrüm,
Hülyalı bir sarhoş kadar bulutlu.
Ben ben miyim, değil mi suali olmasın,
Kendi sokaklarında kıblesiz yolcu.
Bir ayaz vursun da tenim duyayım,
Kör olsun karanlık yolum bileyim.
Bir şenlik bahçesinde oyun dizeyim,
Devr-u devran içinde mihmandar yolcu.”

Çeverê Hazaru (2006): Kardeşler bu albümle Anadolu ve özelde Dersim Aleviliği hakkında öğretici bir rol üstlenerek “Binlerin Kapısı” ile buluşturmayı hedefliyorlar. Büyük bir dikkatle bölge diline ve kültürüne hâkim birçok isimle hazırlanmış olan albüm; yazılı kaynakların ötesinde yöreye ait semahların, beyitlerin, ibadet ritüellerinin izini sürmüştür. Albüme ek olarak bir de kitapçık sunularak eserlerin geçmişi hakkında daha fazla bilgi edinmeyi de mümkün kılmışlardır. Albüm, birbirinden güzel deyiş ve beyitlerle Alevilik yoluna rehberlik eden eserlerden oluşmaktadır. Bunlardan en dikkat çekeni ise “Cihan Var Olmadan” isimli semah ezgisidir. Mutlaka ama mutlaka dinlemeniz gereken bu nefis ezgi, ülkemiz topraklarında yaşamış olan o eşsiz kültürü bugünümüze taşıyor.
“Cihan var olmadan ket mi Adem’de
Cihan var olmadan ket mi Adem’de
Hak ile birlikte yekdaş idim ben
Yarattı bu mülkü çünkü o demde
Tasvirini yaptım nakkaş idim ben
Adem’in sülbünden şit olup geldim
Adem’in sülbünden şit olup geldim
Nuhi nebi oldum tufana daldım
Bir zaman bu mülke İbrahim oldum
Yaptım beytullahı taş taşıdım ben taş taşıdım ben…”
Saé Moru / Şahmaran (2016): Zazaca dilinden anlamasanız bile Kahraman Kardeşlerin icra ettiği eserler, bir şekilde ele geçirecektir sizi. Lokman Hekim, Şahmaran ve geçmişten günümüze süzülüp gelmiş bir yılan… Bugün olmasa bile, günün birinde belgeseli yapılacak kadar önemli bir albüm olan Sae Moru, çok ama çok eskilerden kalma varoluşsal bir sorunun yanıt arayışını konuşuyor: Nereden geldik, nereye gidiyoruz?
Albüm için hazırlanan kitapçıkta Şahmaran Masalının insanlık kadar eski bir geçmişe sahip olduğu belirtilirken, her kültürün kendi dilinde yeniden yarattığı bu garip masalsı yolculuğa çıkmadan önce Şahmaran hikâyesine göz atmanızda yarar var. Şahmaran Masalının, Seyri Mesel Tiyatro Oyuncuları tarafından sahnelendiğini de unutmamak lazım. Sae Moru, kardeşlerin bu güne kadar yapmış oldukları en ilginç ve en gizemli albümlerin başında gelmektedir. Günün birinde dünyanın çeşitli ülkelerinden kimseler, bu albümü dinledikten sonra, Kahraman Kardeşlerin sanatına ve yöre halkının kültürüne karşı büyük bir saygı gösterisinde bulunacaklarına inanıyorum.
Oğul (2013): Atilla Cengiz’in “Oğul” isimli filmi için hazırlanan bu albüm 12 parçadan oluşmakta. Yine enstrümantal yönüne baktığımızda sanatsal kaygısı hayli yüksek bir albüm olduğunu görüyoruz. Kayıplar ve savaşlarla ilgili hissettiklerini akorlara ve notalara dökmüşlerken yürek sızlatan ezgilerini salmışlar günümüz acımasız dünyasına. “Ziganalar” isimli hüzün dolu ezgi ise albümün çıkış şarkılarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
“Ziganalar güz yanığı sarı buluttur,
Kadir mevlam elverirse varmam yakındır.
Dağlar oy yarim oy,
Tez gelsin yarın oy.
Of of of of of of of dağlar of amman.
Şu munzurlar yangın yeri yürek ardıdır,
Niyaz eyle sen Hızır’a murat verendir.”
Son olarak Metin – Kemal Kahraman kardeşlerin yakın zamanda çıkması öngörülen albümleri “Şüarê Dılgırani/ Küskün Ağıtlar” ise yine bir Dersim belgeselini andıracağa benziyor. Dersim halkının Çanakkale Savaşı gibi birçok önemli tarihsel gelişim hakkındaki yargılarını, tutumlarını anlatırken bir yandan da halkın var olma dayanaklarından en önemlisi olan “ağıtların” işleneceği biliniyor. Tüm bu süreçte Çeverê Hazaru albümüne kadar yapılan stüdyo kayıtlarında ve sayısız konserlerde sahnelerini paylaştıkları Serdar Keskin, vokalleri ve çalışmaları ile her daim yanlarında olan Maviş Kahraman başta olmak üzere yakından tanıdığımız birçok isme de rastlıyoruz. Dingin bir ruh için, kayıplarımıza ağlamak için ya da tarihsel bir yolculuğa çıkmak için dinlenmiş her Metin – Kemal Kahraman ezgisi bir duadır belki de ateşin ve suyun sahibine. Dinledikçe daha da kıymetlenen, hiç eskimeyen bu ezgileri bize kazandıran güzel insanlara sağlıklı uzun ömürler diliyorum. Hızır yoldaşları olsun.
Bir Cevap Yazın