Unutuldum belki de. Bir zamanlar aynadan yansıyan yeşil gözlerim, sarı saçlarım, yorgun silüetim vardı. “Ah benim özge yalnızlığım,” diye sarıldığım düşlerim, özenle törpülediğim tırnaklarım…
Yaşamak | (Kısa Öykü)
Dissosiyatif müdahale ile yönetilen bir toplumda sanrı ve gerçek birbirine karışmıştır. Düş Bitirici'ler her yerdedir.
Baba | (Kısa Öykü)
Karnabahar ve brokoli kokusundan yükselen piyano sesleri... Zaman akıyordu. Bu göreceli kavram, hiç hesapta yokken hızla ve tüm gücüyle geçiyordu insan ömrü üzerinden... #sinestezi
Rhea | (Kısa Öykü)
Zor bir çocukluk geçiren Selim, görünen dünyanın arkasındaki sırra ulaşır. Dahil olduğu yeni hayat, insanlık için büyük bir tehdit demektir.
İs ve Kan | (Kısa Öykü)
Yasal kötülük, kara bir bulut gibi geziniyordu tepelerinde.
Gelidonya Feneri’ndeki Alaycı Kuş | (Kısa Öykü)
Uzak gitsin dedim sevdasız sevdalar, Uzak gitsin kudreti yalnızlığından gelenler!
Bataklık (Köpüş) | (Kısa Öykü)
Uzak düşlerin pençesinden yaratıldı kasvet. Kapılar çarptı. Geride kaldı huzur ve renkler. Yalnızdır derin olan keder.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu / Stefan Zweig
Ben artık Tanrı'ya inanmıyorum... Ben yalnızca sana inanıyorum... Seni seviyorum... Elveda.
Özür Mektubu | (Kısa Öykü)
''dedim düzen; dedi onlara göre dedim kötü mü ki; dedi bin kere dedim hak adalet; tu dedi yere arkasından baltasını biledi''
Seçilmiş | (Kısa Öykü)
Sakinleştim. Bedenim uykuya daldı, gözlerim kapalı. Ben bekliyordum. Üzerime bir çarşaf örttüler. Diplerde, derinlerde bir yerlere kapatıldım. Karanlıkta, odaya benzer bir yerde, garip bir boşluk içinde tutsaktım artık...
Ucubeler, Martin Eden | (Kısa Öykü)
Bir kayaya tünemişti, yine bira içiyordu, ayaklarının ucuna kadar gelen köpüklü dalganın sesini işitti. "Karşı kıyıdaki ışıklar olmasa keşke," diye iç geçirdi.
Ucubelerim | (Kısa Öykü)
Ah benim çirkin ve sevimli ucubelerim, çok küçüktüm o zamanlar, büyümez sanmıştı belki de. Hiç durmadan koşturan ucubelerime bakıp sildim gözyaşlarımı. Bunca dağınıklığın arasında nasıl da eğleniyorlardı böyle!
İş İşten Geçmedi! | (Kısa Öykü)
Uç arkadaşım, yalnızlığına! Sersemlemiş görüyorum seni büyük adamların gürültüsünden ve sokulmuş, küçük adamların iğnelerinden. Yalnızlığın bittiği yerde başlar pazar yeri ve pazar yerinin başladığı yerde de büyük oyuncuların gürültüsü ve vızıldaması zehirli sineklerin. Ruha sahiptir oyuncu ancak ruhun vicdanına çok az. O, her zaman en çok başkalarına inandırdığı şeye inanır, en çok da kendisine…
Yitik İnsan | (Kısa Öykü)
Cesedin yumuşak bedenini çok yakınımda yüreğimde hissediyordum. Yeryüzünde kalan son insanlardan biriydi belki de, ya kendisini ölüme sürmüştü ya da bizden birisi onu bağlayıp denize atmıştı. Ne fark ederdi ki? İnsan ırkı bizi yaratmakla ölmüştü zaten.
Sanrı | (Kısa Öykü)
Korkunun Efendisi de tıpkı halkı gibi korkuyordu, en büyük korkularından birisi de cenazelerdi. Öldürdüğü insanların hayaletlerini görür gibi oluyordu cenaze törenlerinde. Genç yazarın cenazesi de kurallar gereği tam bir sessizlik içinde yapılacaktı. Korkunun Efendisi böyle buyurmuştu. Kalabalık olması istenmeyen bu törenlerin hızlıca sona erdirilmesi ve törende fısıltıyla dahi konuşan kimselerin tespit edilerek ihanetten yargılanır oluşu cenazelere olan katılımı da hayli azaltmıştı.