Friedrich Wilhelm Nietzsche‘nin “Böyle Dedi Zerdüşt” eserine imza atmış sayısız yayınevi ve çevirmen var. Ne yazık ki göz acıtan bazı çevirilerle de sık sık karşılaşmaktayız.
İlya Yayınevi, Gülperi Sert‘in özenli çevirisi ile gerek Nietzsche’nin şiirsel üslubunu gerekse de Zerdüşt’ün felsefesini en doğru aktaran çalışmaya imza atmıştır. Böyle Dedi Zerdüşt’ü mutlaka Gülperi Sert çevirisi ile okumalısınız.
Unutmadan! Zerdüşt buyurmaz, sadece söyler!
Keyifli okumalar dilerim.
Pazar Yerinin Sinekleri Üzerine
Uç arkadaşım, yalnızlığına! Sersemlemiş görüyorum seni büyük adamların gürültüsünden ve sokulmuş, küçük adamların iğnelerinden.
Değerini bilir orman ve kaya seninle birlikte susmanın. O geniş dallı, sevdiğin ağaca benze yine sen: sessiz ve itaatkâr uzanır o, denizin üzerinde.
Yalnızlığın bittiği yerde başlar pazar yeri: ve Pazar yerinin başladığı yerde de büyük oyuncuların gürültüsü ve vızıldaması zehirli sineklerin.
Dünyada en iyi şeyler dahi onları gösteren birisi olmazsa anlaşılmazlar: büyük adamlar der halk bu kişilere.
Pek kavramaz halk büyüğü, yani: yaratıcıyı. Fakat büyük konuların tüm göstericilerini ve oyuncularını anlayacak yeteneği vardır.

Değerleri yaratanların çevresinde döner durur dünya – görülmez bir şekilde döner. Oysa oyuncuların çevresinde döner halk ve ün: böyledir dünyanın işleyişi.
Ruha sahiptir oyuncu, ancak ruhun vicdanına çok az. O, her zaman en çok başkalarına inandırdığı şeye inanır –en çok da kendisine.
Yarın yeni bir inancı olur, öbür gün daha yeni bir inancı. Hızlı duyuları vardır, halka benzer ve değişkendir havası.
Devirmek – bu onun için şu demektir: ispatlamak. Kudurtmak – bu onun için şu demektir: ikna etmek. Ve kan onun için tüm nedenlerin en iyisidir.
Sadece narin kulaklara sokulan bir gerçeği yalan ve hiçbir şey olarak nitelendirir. Gerçekten de sadece dünyada büyük gürültü koparan Tanrılara inanır!
Süslü soytarılarla doludur pazar yeri – ve halk büyük adamlarıyla övünür! Bunlar halk için an’ın efendileridir.
Fakat an onu sıkıştırır: böylece onlar da seni sıkıştırırlar: ve senden bir evet ya da hayır beklerler. Sakın, iki tarafı birden tutmaya kalkmayacaksın?
Bu ısrarcıları ve baskıcıları kıskanma, ey sen gerçeğin sevgilisi! Hiçbir zaman takılmamıştır gerçek bir ısrarcının koluna.
Bu apansız kişiler yüzünden dön kendi güvenliğine: sadece pazar yerinde düşürülür insan evet/hayır tuzağına.
Ağır ağır gelir tecrübe tüm kaynaklara: uzun süre beklemek zorunda kalırlar derinliklerine neyin düştüğünü öğrenebilmek için.
Pazar yerinin ve şöhretin uzağında olur tüm büyük şeyler: pazar yerinin ve şöhretin uzağında otururdu yeni değerlerin her bir yaratıcısı.
Kaç arkadaşım, yalnızlığına: zehirli sineklerin seni soktuğunu görüyorum. Uç, sert ve güçlü bir havanın estiği yere!
Kaç yalnızlığına! Küçüklerin ve acınası insanların çok yakınında yaşadın. Kaç onların görünmez intikamlarından! Sana karşı intikamdan başka bir şey düşünmezler onlar.
Kaldırma elini artık onlara! Sayılamaz kadar çoktur onlar ve sineklik olmak değildir senin yazgın.
Sayısızdır bu küçükler, acınası insanlar; ve bazı yapıların çökmeleri için yağmur damlaları ve yabani otlar bile yeterlidir.

Sen taş değilsin, fakat bir yığın damladan oyulmuşsun bile. Kırılacak ve parçalanacaksın hatta bu bir yığın damladan.
Tükenmiş görüyorum seni zehirli sineklerden, kan içinde tahriş olmuşsun yüzlerce yerinden; gururun ise öfkelenmek bile istemiyor.
Kan istiyorlar senden tam bir masumiyet içinde, kan isterler onların kansız ruhları – ve sokarlar bu nedenle tam bir masumiyet içinde.
Fakat sen ey derin kişi, küçük yaralarından bile derin ıstırap duyarsın; ve daha iyileşmeden aynı zehirli solucan gezinmeye başladı bile elinin üzerinde.
Bence bu tatlı düşkünlerini öldüremeyecek kadar mağrursun sen, ancak dikkat et de felaketin olmasın onların tüm zehirli haksızlıklarını yüklenmek!
Etrafında vızıldarlar övgüleriyle de: sırnaşıklıktır onların övmesi. Teninin ve kanının yakınında olmak isterler.
Dalkavukluk ederler sana, Tanrı ya da şeytana yaptıkları gibi; Yaltaklanırlar sana, Tanrı ya da şeytana yaltaklandıkları gibi. Ne önemi var ki? Onlar dalkavuk ve yaltakçıdırlar ve başka da hiçbir şey değil.
Çoğu kez sevilesi yaratıklar gibi gösterirler kendilerini sana. Fakat bu kurnazlığı olmuştur hep korkakların. Evet, kurnazdırlar korkaklar!
Çok düşünürler dar gönülleriyle senin hakkında – sakıncalısındır onlar için hep! Çok düşünülen her şey sakıncalıdır.
Cezalandırırlar seni tüm erdemlerinden dolayı. Yürekten affederler sadece – yanlışlarını.
Yumuşak olduğun ve adil duygulara sahip olduğun için şöyle dersin: “Masumlar onlar küçük varlıklarıyla.” Fakat onların dar gönülleri şöyle düşünür: “Günahkârdır tüm büyük varlıklar.”
Onlara karşı yumuşak bile olsan aşağılanmış hissederler kendilerini senin tarafından ve gizli acı veren eylemleriyle karşılık verirler senin iyiliğine.
Senin bir şey demeyen gururun uymaz onların kişiliğine; hele bir de kibirli olacak kadar mütevazı isen sevinçle karşılarlar.
Bir insanda gördüğümüz şeyi onda da uyandırırız derler. Yani koru kendini küçüklerden.
Senin karşında küçük görürler kendilerini ve kendilerini alçaltmaları kor gibi yanar ve tutuşur sana karşı görünmez bir intikam ateşiyle.
Fark etmedin mi nasıl da sessizleştiklerini onların yanına gittiğinde ve güçlerinin nasıl da kendilerinden uzaklaştığını, dumanın sönmekte olan ateşten uzaklaştığı gibi.
Evet dostum, kötü vicdanısın sen çevrendekilerin: çünkü onlar seninle aynı değerde değildir. Bu nedenle nefret ederler senden ve zevkle emmek isterler kanını.
Çevrendekiler zehirli sinekler olacaktır her zaman; sen de büyük olan şey – o bile onları hep daha zehirli ve sineksi yapacaktır.
Kaç dostum, yalnızlığına, sert ve güçlü bir havanın olduğu yere. Sineklik olmak değil senin yazgın.-
Böyle dedi Zerdüşt.
**İlya Yayınevi (2004)
**Çevirmen: Gülperi Sert
**Böyle Dedi Zerdüşt: Sayfa 57
Bonus:
Canlı Radyo Kaydı (2005): Pazar Yerinin Sinekleri Üzerine
Varlık Ergen sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.




Yorum bırakın