Pliyosen Çağ’da yani üçüncü jeolojik çağın son dönemlerinde ortaya çıktığı düşünülen kedilerin insanlarla olan yolculuğu, tahmini olarak 9500 yıl öncesinde başlamış. Henüz yerleşik hayatın ilk meyvelerini verdiği bir dönemde tarımdan elde edilen ürünlerin saklanması ve muhafaza edilmesi sürecinde insanlar farkında olmadan etraflarında yeni bir besin zinciri oluşturmuş oldular. Zamanla kemirgenler, sürüngenler ve kuşların bu ambarlar etrafında gezinmeleri ile besin zincirine bir de kediler eklenmiş. Vahşi kediler bu aşamadan sonra hayatımızın bir parçası olmuşlar. Geçmişten günümüze birlikte göç ettiğimiz, beraber yaşadığımız bu yırtıcı memeliler, insanların yaşam ortamlarındaki en büyük düşmanı olan fare ve küçük sürüngenlerden de kurtulma şansını vermişler.
Yine yapılan araştırmalarda kedilerin vahşi doğadan çıkıp yakınlarımızda yaşamalarına rağmen köpeklerin aksine pek de fazla evcilleşmedikleri, kendi karakterlerini yaşatmaya meyilli oldukları anlaşılmaktadır. Bir insanla birlikte yaşayan kedi, her ne kadar evcil görünüyor olsa da dışkılarını saklamaları ve ara sıra bizlere sürtülmeleri onların hala vahşi doğada yaşıyormuş gibi saklanma ve alan işaretleme içgüdüleri ile yaşadığı anlamı taşımaktadır. Konu için ileri okumalar yapmak isteyenlerin Desmond Morris ve Dr. John Bradshaw gibi isimlerin yaptığı araştırmalar ve yazdıkları makaleler takip edilebilir. Yine ülkemizde bilimsel makaleler ve araştırmaları ile dikkat çeken Evrim Ağacı’nın kedilere özel etiketlerinden de birçok bilgiye ulaşabilirsiniz.

Dünya genelinde baktığımızda neredeyse iki insandan birinin kedileri çok sevdiği ve toplumların yarısına yakınının evlerinde kedi besledikleri bilinmektedir. Kedilerin evrimsel süreçte bizlerle birlikte yaşamaya alıştıkları ve ev içinde konulan kurallara uymaya gayret ettikleri bilinmektedir. Özellikle Antik Mısır ve Vikingler olmak üzere pek çok kültürde kedilere çok fazla anlam yüklenmiş yer yer kutsal sayılmışlardır. Ancak maalesef ortaçağ döneminde birçok kedi türü ve onlara sahiplik yapan insanlar “şeytan, kötünün tohumu, uğursuz, kâfir, cadı vb” gibi sıfatlarla ilişkilendirilmiş ve öldürülmüşlerdir. Bu süreçte veba gibi kitlesel ölümlere sebebiyet veren hastalıkların “uğursuz kediler ve sahipleri” nedeniyle ortaya çıktığına inananlar öldürdükleri kedilerle birlikte artan fare sayısı sonucunda daha fazla hastalıkla yüzleşmek zorunda kalmışlardır.
Ülkemizdeki yaygın anlayışın aksine yavru iken beslenmeye başlayan bir kedi, evdeki kurallara çok hızı bir biçimde uyum sağlayabilmektedir. Örneğin mutfak tezgâhına çıkmasını istemiyorsanız ya da yemek masasında gezinmesini istemiyorsanız ilk tanışmanın hemen sonrasında bu olumsuz davranışların gerçekleştiği anda onu hafifçe itekleyerek ve yaptığı davranışın yanlış olduğu vurgulanarak ortamdan uzaklaşması sağlanabilir. Sonraki süreçte doğru davranışları ödül mamaları ile pekiştirildiğinde bir daha asla (siz evde olmasanız dahi) yasaklı alana girmez. Eh tabi mutfak masanızda bir kelebek veya bir böcek geziniyorsa o zaman işler değişir. Bizim sevimli evcil hayvanımız bir anda iddialı bir aslana dönüşerek o böceği avlamak için türlü planlar yapmaya başlayabilir. Unutmadan ev içinde sadece kedi maması ile büyütülen ve mutfak gibi alanlarda “yasaklı bölge” eğitimi alan kediler asla ve asla hazırlanan yemekleri karıştırmazlar ve onları yemeye kalkmazlar. Aslında tüm iş kedi bakan kimsenin nasıl bir eğitim verdiği ile alakalıdır.

Evde baktığımız kediler için bir diğer korkulası durum tuvalet sorunudur. Yine toplum içinde kedilerden uzak yaşayan kimselerin ısrarla dile getirdiği bu sorun aslında büyütülecek bir sorun değildir. Yaşı ve cinsiyeti fark etmeksizin ilk kez girdiği bir evde dahi tuvalet kumunun olduğu bölgeye bir kez götürülen kedi için artık tuvalet sorunu ortadan kalkar. Kedi sahiplerine ise günde bir kez bazen iki kez tuvalet kumunu temizlemek düşer. Tuvalet kumu kirli ya da sık temizlenmediği durumlarda ise birçok kedi dışkısını aceleyle yapar ve ortamdan uzaklaşmak ister. Hal böyleyken de kimi zaman istenmeyen durumlarla karşılaşırız ve evin içinde kedi dışkısı ile karşılaşırız.
Yeni doğmuş veya birkaç aylık kedilerin tuvalet eğitimi sırasında ise kimi zaman istenmeyen kazalar meydana gelebilirler. Kendilerini temizleme konusunda çok becerikli olmadıkları bu dönemde kumdaki dışkılarının üzerini örterken bazen ayaklarına dışkı bulaşabilir. Çok da uzun sürmeyen bu yorucu süreçte sakince izlenen ve ödül maması ile istenilen davranışı desteklenen kediler kısa sürede tuvalet kumunu doğru kullanmayı öğrenecektir. Her şeye rağmen kediniz tuvaletini kuma yapmadığında ya da kuma yapıp üzerini örtmediğinde bilmelisiniz ki ciddi bir konuda protesto ediliyorsunuz. Kedinizin işaret ettiği bu sorunu hızla tespit edip çözmezseniz eğer problem büyür ve içinden çıkılması gittikçe zorlaşır.

Evde kedi beslemek gerek aile üyelerini gerekse de çocukları daima olumlu bir ruh halinde tutmaya yardımcı olan harika bir eylemdir. Ev içerisinde gezinmekte olan kediler sahiplerinin ruh hallerinden bağımsız olarak onlara sürtünürler, kucaklarına çıkıp kendilerini sevdirirler ve uzun uzun mırlarlar. Bu durumla karşı karşıya kalan kişi ise içgüdüsel olarak sevmek ve sahip çıkmak gibi dürtüleri ile bu dostlarımıza karşılık verirler. Özellikle geceleri sahipleri uyurken yataklara çıkıp onları seyreden kediler bilinmektedirler. Yapılan araştırmalara göre bu sevimli yırtıcılarımız bizleri de büyük bir kedi türü olarak görmektelermiş. Eh tabi bizim otoritemizi kabul ettiklerinden de her anınızda, evinize getirdiğiniz her eşyanın yerleştirilmesinde ve yaptığınız tüm ev işlerinde size eşlik etmekten de mutlu olacaklardır.
Evde kedi beslemek genellikle çocuklu aileler için bir hobi aracına dönüştüğü anda gözlerden kaçan bu konuların haricinde bir başka önemli konu ise tüyden kaynaklı yaşanacak alerji sorunudur. Eğer evde kedi besleyecekseniz yukarıda sıraladığımız çeşitli sorunları ara sıra yaşayacağınızı ve belki de alerji olacağınızı bilmeniz gerekiyor. Tüy sorunu özellikle mevsim geçişlerinde ve kızgınlık dönemlerinde artarken kimi veterinerler kedi taraşı yaparak bu sorunu kısmen çözüme kavuşturabiliyorlar. Bu sorunlarla mücadele edemeyenlerse kedilerini bir anda sokağa bırakmak yerine onlara ömürlük yuvalar bulma konusunda yardımcı olmaları gerekmektedir.

Peki, evde kedi besleyemeyenler ancak kedileri çok sevenler neler yapmalı derseniz kısacık birkaç satırlık öneriler sıralayabiliriz. İlk olarak aracınızda ya da evinizde hazır bulundurduğunuz kedi mamalarını dışarı çıktığınızda, piknik alanlarına gittiğinizde, yolculuk ettiğinizde yanınızda taşıyabilir ve bu mamaları kedilerin ulaşabilecekleri yerlere bırakabilirsiniz. Yaz aylarında apartman önlerine yem ve su koyabilirsiniz. Karşılaştığınız hasta, zayıf ya da yaralı kedileri veterinere götürerek tedavi ettirebilir, sahiplendirebilirsiniz. Bu sevimli minik dostlarımız için iyilikte bulunan kimi hayvan dostlarımızın onlara süt ve çiğ et vermemelerini de vurgulamak gerekir.
Son olarak gerek evlerinizde beslediklerinizi gerekse de tesadüfen dışarıda karşılaştığınız kedileri veteriner kontrolünden geçirmekle onlara büyük bir iyilik yaptığınızı unutmayınız. Ayrıca son yıllarda artan cins kedi sahiplenme isteği bu tür kedilerin çeşitli ortamlarda “üretilmesi” yeni sorunlar doğurmaktadır. Veteriner kontrolünden uzak tutulan bu hayvanların sürekli olarak gebe kalmalarının sağlanması hem annede hem de yavruda ciddi sorunlar yaratmaktadır. Umuyorum ki bu konuda toplum olarak daha duyarlı olacağımız günleri de görürüz.
Bol oyunlu günleriniz olsun. 🙂
sosyaledebiyat.com adresinde yayımlandı.
Bir Cevap Yazın