“Zamanı sabitleyenler, özgürlüğü zincirleyenlerdir. Rüyada başlayan her şey, süreyle gerçeğe dönüşür.”
Spinoza’nın Hayaleti | Kısa Öykü
Yarattığımız bunca şeyden sonra kendime şunu soruyorum: Hisler ve duygular neden siliniyor?
Gölge Tanrı | Kısa Öykü
Yapay Zeka ve insan arasında geçen bu mücadeleye hayran kalacaksınız...
Şükür | Kısa Öykü
Devrimden sonra evlere yerleştirilen bu makineler ile uyumsuzların tespit edilmesi amaçlanıyordu. Böylece sistemin işleyişini aksatacak toplumsal olayların önüne geçilmişti…
Ölüm | Kısa Öykü
Unutuldum belki de. Bir zamanlar aynadan yansıyan yeşil gözlerim, sarı saçlarım, yorgun silüetim vardı. “Ah benim özge yalnızlığım,” diye sarıldığım düşlerim, özenle törpülediğim tırnaklarım…
Yaşamak | Kısa Öykü
Dissosiyatif müdahale ile yönetilen bir toplumda sanrı ve gerçek birbirine karışmıştır. Düş Bitirici'ler her yerdedir.
Baba | Kısa Öykü
Karnabahar ve brokoli kokusundan yükselen piyano sesleri... Zaman akıyordu. Bu göreceli kavram, hiç hesapta yokken hızla ve tüm gücüyle geçiyordu insan ömrü üzerinden... #sinestezi
Rhea | Kısa Öykü
Zor bir çocukluk geçiren Selim, görünen dünyanın arkasındaki sırra ulaşır. Dahil olduğu yeni hayat, insanlık için büyük bir tehdit demektir.
İs ve Kan | Kısa Öykü
Yasal kötülük, kara bir bulut gibi geziniyordu tepelerinde.
Gelidonya Feneri’ndeki Alaycı Kuş | Kısa Öykü
Uzak gitsin dedim sevdasız sevdalar, Uzak gitsin kudreti yalnızlığından gelenler!
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu / Stefan Zweig
Ben artık Tanrı'ya inanmıyorum... Ben yalnızca sana inanıyorum... Seni seviyorum... Elveda.
Özür Mektubu | (Kısa Öykü)
''dedim düzen; dedi onlara göre dedim kötü mü ki; dedi bin kere dedim hak adalet; tu dedi yere arkasından baltasını biledi''
Seçilmiş | Kısa Öykü
Sakinleştim. Bedenim uykuya daldı, gözlerim kapalı. Ben bekliyordum. Üzerime bir çarşaf örttüler. Diplerde, derinlerde bir yerlere kapatıldım. Karanlıkta, odaya benzer bir yerde, garip bir boşluk içinde tutsaktım artık...
Ucubeler, Martin Eden | Kısa Öykü
Bir kayaya tünemişti, yine bira içiyordu, ayaklarının ucuna kadar gelen köpüklü dalganın sesini işitti. "Karşı kıyıdaki ışıklar olmasa keşke," diye iç geçirdi.
Ucubelerim | Kısa Öykü
Ah benim çirkin ve sevimli ucubelerim, çok küçüktüm o zamanlar, büyümez sanmıştı belki de. Hiç durmadan koşturan ucubelerime bakıp sildim gözyaşlarımı. Bunca dağınıklığın arasında nasıl da eğleniyorlardı böyle!
İş İşten Geçmedi! | Kısa Öykü
Uç arkadaşım, yalnızlığına! Sersemlemiş görüyorum seni büyük adamların gürültüsünden ve sokulmuş, küçük adamların iğnelerinden. Yalnızlığın bittiği yerde başlar pazar yeri ve pazar yerinin başladığı yerde de büyük oyuncuların gürültüsü ve vızıldaması zehirli sineklerin. Ruha sahiptir oyuncu ancak ruhun vicdanına çok az. O, her zaman en çok başkalarına inandırdığı şeye inanır, en çok da kendisine…
Yitik İnsan | Kısa Öykü
Cesedin yumuşak bedenini çok yakınımda yüreğimde hissediyordum. Yeryüzünde kalan son insanlardan biriydi belki de, ya kendisini ölüme sürmüştü ya da bizden birisi onu bağlayıp denize atmıştı. Ne fark ederdi ki? İnsan ırkı bizi yaratmakla ölmüştü zaten.
Sanrı | Kısa Öykü
Korkunun Efendisi de tıpkı halkı gibi korkuyordu, en büyük korkularından birisi de cenazelerdi. Öldürdüğü insanların hayaletlerini görür gibi oluyordu cenaze törenlerinde. Genç yazarın cenazesi de kurallar gereği tam bir sessizlik içinde yapılacaktı. Korkunun Efendisi böyle buyurmuştu. Kalabalık olması istenmeyen bu törenlerin hızlıca sona erdirilmesi ve törende fısıltıyla dahi konuşan kimselerin tespit edilerek ihanetten yargılanır oluşu cenazelere olan katılımı da hayli azaltmıştı.
Fısıltıcılar | Kısa Öykü
Akışların tamamında sadece ve sadece iki isimden bahsedilir olmuştu; Fama ve Kader. Ölüm orucu insanlık tarihindeki en büyük olaylardan bile daha fazla ses getirmişti bu kez. Artık tüm dünya onları ve ölüm orucunu konuşur olmuştu... Kader, böyle vasiyet etmişti. Âşıklar sonsuz gökyüzü altında, masmavi sulara karışırken yeniden bir araya gelmişlerdi. Küllerin serin sularda dağılmasının ardından zaman durdu...
Vasiyet | Kısa Öykü
Tırnaklarımı mor renkle ojeleyip, dudaklarımı orospu kırmızısıyla boyayacağım. Boynumu ve sırtımı açıkta bırakan siyah elbisemi giyinip, topuklu ayakkabılarımla yürüyeceğim namusunuzun üzerinde. Ayıp bildiklerinizi fısıldayacağım durmadan. Beni rahat bırakın, cesedime dokunmayın. Rüya kapılarınızı sıkıca kilitleseniz de bırakmayacağım peşinizi.



