Ucubelerim | Kısa Öykü

Ah benim çirkin ve sevimli ucubelerim, çok küçüktüm o zamanlar, büyümez sanmıştı belki de. Hiç durmadan koşturan ucubelerime bakıp sildim gözyaşlarımı. Bunca dağınıklığın arasında nasıl da eğleniyorlardı böyle!

İş İşten Geçmedi! | Kısa Öykü

Uç arkadaşım, yalnızlığına! Sersemlemiş görüyorum seni büyük adamların gürültüsünden ve sokulmuş, küçük adamların iğnelerinden. Yalnızlığın bittiği yerde başlar pazar yeri ve pazar yerinin başladığı yerde de büyük oyuncuların gürültüsü ve vızıldaması zehirli sineklerin. Ruha sahiptir oyuncu ancak ruhun vicdanına çok az. O, her zaman en çok başkalarına inandırdığı şeye inanır, en çok da kendisine…

Yitik İnsan | Kısa Öykü

Cesedin yumuşak bedenini çok yakınımda yüreğimde hissediyordum. Yeryüzünde kalan son insanlardan biriydi belki de, ya kendisini ölüme sürmüştü ya da bizden birisi onu bağlayıp denize atmıştı. Ne fark ederdi ki? İnsan ırkı bizi yaratmakla ölmüştü zaten.

Sanrı | Kısa Öykü

Korkunun Efendisi de tıpkı halkı gibi korkuyordu, en büyük korkularından birisi de cenazelerdi. Öldürdüğü insanların hayaletlerini görür gibi oluyordu cenaze törenlerinde. Genç yazarın cenazesi de kurallar gereği tam bir sessizlik içinde yapılacaktı. Korkunun Efendisi böyle buyurmuştu. Kalabalık olması istenmeyen bu törenlerin hızlıca sona erdirilmesi ve törende fısıltıyla dahi konuşan kimselerin tespit edilerek ihanetten yargılanır oluşu cenazelere olan katılımı da hayli azaltmıştı.

Fısıltıcılar | Kısa Öykü

Akışların tamamında sadece ve sadece iki isimden bahsedilir olmuştu; Fama ve Kader. Ölüm orucu insanlık tarihindeki en büyük olaylardan bile daha fazla ses getirmişti bu kez. Artık tüm dünya onları ve ölüm orucunu konuşur olmuştu... Kader, böyle vasiyet etmişti. Âşıklar sonsuz gökyüzü altında, masmavi sulara karışırken yeniden bir araya gelmişlerdi. Küllerin serin sularda dağılmasının ardından zaman durdu...

Vasiyet | Kısa Öykü

Tırnaklarımı mor renkle ojeleyip, dudaklarımı orospu kırmızısıyla boyayacağım. Boynumu ve sırtımı açıkta bırakan siyah elbisemi giyinip, topuklu ayakkabılarımla yürüyeceğim namusunuzun üzerinde. Ayıp bildiklerinizi fısıldayacağım durmadan. Beni rahat bırakın, cesedime dokunmayın. Rüya kapılarınızı sıkıca kilitleseniz de bırakmayacağım peşinizi.

Yalnız Bir Ölüm | Kısa Öykü

Her şey bir anda başladı. Bu gece birkaç bira içip bilgisayar başında zaman öldürmek gibi süregelen bir plana sahiptim. Yalnızlıktan kıvrım kıvrım kıvrananlarınızın çok iyi bileceği gibi, dairemin kapısından girdiğim anda dünden, belki de önceki dünden, kalan bulaşıkların kokusu haricinde bir şey tarafından karşılanmadım.

Esir | Kısa Öykü

Tesise gelişimizin ikinci ayında gerçek birer işkolik olmuştuk. İhtiyacımız olan ne varsa en kısa zamanda temin ediliyordu. Beşinci yılın sonunda kendi laboratuarımızdaki çalışmalarımızı neredeyse bir insan yaratabilecek kadar ilerletmiştik.

Nadéa | Kısa Öykü

Nadéa’nın sesinde bulduğu huzuru bir daha hissedemeyecek olmasına içerlenen komutan derin bir kasvetle titredi ve ”Anladığıma emin değilim, beni de götür lütfen, yanına al…” demek istedi ama sözler boğazında düğümlendi.

Organize Suç Örgütü: Oto Galeriler

Bir kurtuluş yolu bulmalıydım acıyla kıvranan ruhuma. Günler geceleri ya da tam tersi geceler günleri kovaladı durdu. Bir sabah uyandım ve kararımı verdim. Ortada bir suç örgütü vardı, suçunu kanıtlamakta zorlanacağınız türdün bir suç örgütü… Onların dilinde her şey kitabına uygun yapılmıştı. Ben de öyle yapacaktım, evrimsel sürecin hangi aşamada olduğunu anlamıştım artık.

Yalnız Bir Katil Öyküsü | (Kısa Öykü)

Son cinayetimin üzerinden beş yıl geçti. İşler eskisi gibi yürümüyor artık. Beş yıl önce ifadesi alınan yüz kadar kimseden sadece birisiydim. Bunca zaman geçmesine rağmen cinayetim aydınlatılamadı ancak bugün bile son işimin, basında en çok konuşulan konulardan bir tanesi olması gibi bir gururu taşıyorum benliğimde.

Deliliğe Merhaba De! | (Kısa Öykü)

Lanet bir uğultu üzerine doğru geliyordu. Boşa geçirilmiş hayatını düşündü. Nesneler parlamaya ve canını yakmaya başladı. Gözleri bu tarifsiz şey karşısında kısıldı ve yenik düştü. Kendi etrafında yarım tur döndü, bir şeylere tutunmak istercesine bedenini ileri doğru ittirdi ve ne yazık ki yere düştü.

Bayan N.’nin Hikâyesi Vol. 2 | (Kısa Öykü)

Taş duvar. Pencere yok. Karanlık. Nem. Sessizlik. Ellerim arkada, avuç içlerim birleştirilmiş, bağlı. Ayaklarımın arasındaki kalın tahta ayak bileklerime bağlanmış. Ağzımda tadı ve kokusu iğrenç bir bez parçası! Tepindim, çığlık atmayı, kaçmayı denedim, şaşkındım. Ölüm korkusu berbattı, buna dayanamazdım. Boğazım yırtılmış gibiydi, susuzluktan ölmek üzereydim.

Bayan N.’nin Hikayesi | (Kısa Öykü)

O özel değildi. Tam anlamıyla sıradandı ve beni rahatsız eden de bu oldu. Herhangi bir şey olabilirdi ama zayıf ve ahlaksız sürünün bir neferi olamazdı, buna dayanamıyordum. İçeri girdi ve saçlarına dokundu, cam kenarına biraz daha kaydım ve o küçümseyen bakış yanıma oturdu. Pek çok şey yapabilirdi bunu ama bana yapmamalıydı, böylesine şiddete açken ve ellerim titriyorken…

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Yukarı ↑